İdea Yayınevi / Mantık Bilimi
site haritası  
 
MB Ses Kayıtları
 
    2018_03_29 Mantık Bilimi / Giriş (Romantika) Felsefe ve bilimler; Çağdaş mekanik kuramları; Saltık ve Göreli; Özdeşlik, Ayrım
    2018_04_04 Mantık Bilimi / Doğal Mantık ve Beyin Nesnel Logos ve öznel Logos; Varlık ve Kavram; Çelişki; Eleatikler; Herakleitos; Kant

2018_04_04 Mantık Bilimi (Romantika)

Mantık; Logos

"Mantık" dediğimiz kavram bağıntıları insan beyninin özdeksel yapısına bağımlı olmak zorunda değildir. Örneğin geometrik belitler insan tarafından bilinmeseler ve düşünmeseler de nesnel olarak geçerlidirler. İnsan düşüncesi mantıksal doğasında aynı nesnelliği izler. Mantık Bilimi doğal mantık ve insan beyni arasındaki ilişki ile ilgilenmez. Düşünce ve beyin arasındaki ilişkinin bilimi hem Mantık Biliminin tam bir bilgisi hem de beyindeki en son ya da en temel özdeksel-atomik süreçlerin bilgisi zemininde olanaklıdır. Nöro-bilim henüz insan duyumunun özdeksel süreçlerini bile açıklamış değildir.


Homo saiens bir veridir, kendi kendisini yapan saltık bir başlangıç noktası değildir. Burada özsel sorun Doğanın evrim süreçlerinin insan düşüncesinin ya da insan düşünme yetisinin oluşumunu belirleyip belirleyemeyeceğini ilgilendirir. Eğer Doğa homo sapiensin yaratıcısı ise, yetilerinin bütünlüğü içindeki insan Tininin bir doğa-yaratısı olduğunu söylemek gerekir. Öte yandan Doğanın kendisi doğar ya da ortaya çıkar, sonludur, ve kendisi türevsel, ikincil, sonlu olanın bir arkhe ya da başlangıç noktası olduğunu söylemek geçerli değildir.

Özdek biçimden ayrı olarak yalnızca bir soyutlamadır, ve Aristoteles edimsellik olarak energeianın gizillik ya da potentia olarak özdeğe önsel olduğunu ileri sürer. Nousun evrenin özü olduğu görüşü Nousun özdeksel evrenin biçimi olduğu anlamına da gelir, ve biçimsiz özdek, özdek olarak özdek en kaba düşünürün de anlayabildiği gibi yalnızca bir soyutlamadır.

Homo sapiensin ortaya çıkışının zorunluğu evrimin teleolojik bir gelişim süreci olduğunu imler. Belirli ön-koşullar bulunduğunda, homo sapiensin ortaya çıkması zorunlu ve ortaya çıkmaması olanaksızdır.


Tinin doğal ya da Doğanın parçası olmadığı Tin ve Doğa, düşünce ve özdek karşıtlığı tarafından da anlatılır. Tin Doğayı öncülü olarak alır ve onun karşıtıdır.

Farabi / Platon ve Aristoteles'in Felsefeleri

Farabi / “Platon ve Aristoteles’in Felsefeleri”

Farabi

Platon ve Aristoteles'in Felsefeleri

§ 55

“The Philosophy of Plato and Aristotle is one of the most authoritative commentaries on these two authors."
— Allan Bloom

— Translated by Muhsin Mahdi, 1962.

55. Her öğretim iki şeyden oluşur: (a) İncelenen şeyi kavranabilir kılmak ve ideasının ruhta yerleşmesini sağlamak; ve (b) başkalarının ruhta kavranan ve yeleşen şeyi onaylamalarını sağlamak. Bir şeyi kavranabilir kılmanın iki yolu vardır: İlk olarak, özünün us tarafından algılanmasını sağlamak, ve ikinci olarak, ona öykünen benzerlik yoluyla imgelenmesini sağlamak. Onay da iki yöntemden biri yoluyla, ya pekin tanıtlama yöntemi ya da inandırma yöntemi yoluyla ortaya çıkarılır. Şimdi kişi varlıkların bilgisini kazanırken ya da onlarda öğretim görürken, eğer idealarının kendilerini usu yoluyla algılarsa ve onlara onayı pekin tanıtlama yoluyla olursa, o zaman bu bilgileri kapsayan bilim felsefedir. Ama eğer onlara öykünen benzerlikler tarafından imgelenmeleri yoluyla biliniyorlarsa, ve onlar hakkında imgelenen şeye onay inandırıcı yöntemler tarafından sağlanıyorsa, o zaman eskiler bu bilgileri kapsayan şeye din derler. Ve eğer o anlaşılırların kendileri kabul edilirse ve inandırıcı yöntemler kullanılırsa, o zaman onları kapsayan dine popüler, genellikle kabul edilen ve dışsal felsefe denir. Öyleyse eskilere göre din felsefeye bir öykünmedir. İkisi de aynı konuları kapsar ve ikisi de varlıkların en son ilkelerinin bir açıklamasını verir. Çünkü ikisi de varlıkların ilk ilkelerine ve nedenlerine ilişkin bilgi sağlar, ve ikisi de uğruna insanın yapıldığı en son ereğin — eş deyişle, en yüksek mutluluğun — ve geri kalan varlıkların her birinin en son ereğinin bir açıklamasını verir. Felsefenin entellektüel algı ya da kavrayış üzerine dayanan bir açıklamasını verdiği herşeyde, din imgelem üzerine dayalı bir açıklama verir. Felsefe tarafından tanıtlanan herşeyde, din inandırmayı kullanır. Felsefe anlık tarafından kavranan en son ilkelerin bir açıklamasını (eş deyişle, ilk ilkenin özünü ve cisimsel-olmayan ikinci ilkelerin özlerini) verir. Din onların imgelerini cisimsel ilkelerden alınan benzerlikleri aracılığıyla ortaya koyar ve onlara politik görevler arasındaki benzerleri yoluyla öykünür. Tanrısal edimlere politik görevlerin işlevleri aracılığıyla öykünür. Doğal güçlerin ve ilkelerin eylemlerine onların istenç ile ilgili yetiler, durumlar ve sanatlar arasındaki benzerleri yoluyla öykünür— tıpkı Platon'un Timaeus'ta yaptığı gibi. Anlaşılır nesnelere duyulur olanlar arasındaki benzerleri yoluyla öykünür: Örneğin kimileri özdeğe uçurum ya da karanlık ya da su yoluyla ve yokluğa karanlık yoluyla öykünür. En yüksek mutluluk sınıflarına — eş deyişle, insan erdemlerinin edimlerinin ereklerine — erekler olduklarına inanılan İyilikler arasındaki benzerleri yoluyla öykünür. Gerçek mutluluk sınıflarına mutluluk olduklarına inanılan sınıflar aracılığıyla öykünür. Varlıkların derecelerine uzaysal ve zamansal dereceler arasındaki benzerleri yoluyla öykünür. Ve bu şeylerin benzerliklerini olanaklı olduğu ölçüde özlerinin yakınına getirmeye çalışır. Yine, felsefenin tanıtlamalı ve pekin olan bir açıklamasını verdiği herşeyde din inandırıcı uslamlamalar üzerine dayalı bir açıklama verir. Son olarak, felsefe zamanda dine önseldir. 55. Every instruction is composed of two things: (a) making what is being studied comprehensible and causing its idea to be established in the soul and (b) causing others to assent to what is comprehended and established in the soul. There are two ways of making a thing comprehensible: first, by causing its essence to be perceived by the intellect, and second, by causing it to be imagined through the similitude that imitates it. Assent, too, is brought about by one of two methods, either the method of certain demonstration or the method of persuasion. Now when one acquires knowledge of the beings or receives instruction in them, if he perceives their ideas themselves with his intellect, and his assent to them is by means of certain demonstration, then the science that comprises these cognitions is philosophy. But if they are known by imagining them through similitudes that imitate them, and assent to what is imagined of them is caused by persuasive methods, then the ancients call what comprises these cognitions religion. And if those intelligibles themselves are adopted, and persuasive methods are used, then the religion comprising them is called popular, generally accepted, and external philosophy. Therefore, according to the ancients, religion is an imitation of philosophy. Both comprise the same subjects and both give an account of the ultimate principles of the beings. For both supply knowledge about the first principle and cause of the beings, and both give an account of the ultimate end for the sake of which man is made — that is, supreme happiness — and the ultimate end of every one of the other beings. In everything of which philosophy gives an account based on intellectual perception or conception, religion gives an account based on imagination. In everything demonstrated by philosophy, religion employs persuasion. Philosophy gives an account of the ultimate principles (that is, the essence of the first principle and the essences of the incorporeal second principles ), as they are perceived by the intellect. Religion sets forth their images by means of similitudes of them taken from corporeal principles and imitates them by their likenesses among political offices. It imitates the divine acts by means of the functions of political offices. It imitates the actions of natural powers and principles by their likenesses among the faculties, states, and arts that have to do with the will, just as Plato does in the Timaeus. It imitates the intelligibles by their lskenesses among the sensibles: for instance, some imitate matter by abyss or darkness or water, and nothingness by darkness. It imitates the classes of supreme happiness — that is, the ends of the acts of the human virtues — by their likenesses among the goods that are believed to be the ends. It imitates the classes of true happiness by means of the ones that are believed to be happiness. It imitates the ranks of the beings by their likenesses among spatial and temporal ranks. And it attempts to bring the similitudes of.these things as close as possible to their essences. Also, in everything of which philosophy gives an account that is demonstrative and certain, religion gives an account based on persuasive arguments. Finally, philosophy is prior to religion in time.

 



Hegel / Felsefi Bilimler Ansiklopedisi I / Mantık Bilimi

Hegel / “Mantık Bilimi” (Küçük)

Giriş
§ 1
Felsefe başka bilimlerin yararlandığı bir üstünlükten, nesnelerinin tasarım yoluyla dolaysızca verili ve başlama ve ilerleme için bilme yönteminin daha şimdiden kabul edilmiş olduğunu varsayabilme üstünlüğünden yoksundur. Felsefe hiç kuşkusuz nesnelerine ilk olarak din ile ortaklaşa iyedir. İkisi de Gerçekliği nesneleri olarak alır, ve dahası en yüksek anlamda, — Tanrının Gerçeklik ve salt onun Gerçeklik olması anlamında. Bundan başka, ikisi de sonlunun alanlarını, Doğayı ve insan Tinini, bunların birbiri ile ve gerçeklikleri olarak Tanrı ile bağıntılarını ele alır. Felsefe buna göre nesneleri ile belli bir tanışıklığı varsayabilir, ya da daha doğrusu böyle bir tanışıklığı ve ayrıca onlara duyulan bir ilgiyi varsaymalıdır — salt şu nedenle ki, bilinç zamana göre nesnelerin tasarımlarını onların kavramlarından daha önce oluşturur, ve giderek düşünen Tin bile ancak tasarımlama yoluyla ve ona doğru dönerek düşünerek bilme ve kavrama düzlemine yükselir
Einleitung
§ 1
Die Philosophie entbehrt des Vorteils, der den anderen Wissenschaften zugute kommt, ihre Gegenstände als unmittelbar von der Vorstellung zugegeben sowie die Methode des Erkennens für Anfang und Fortgang als bereits angenommen voraussetzen zu können. Sie hat zwar ihre Gegenstände zunächst mit der Religion gemeinschaftlich. Beide haben die Wahrheit zu ihrem Gegenstande, und zwar im höchsten Sinne — in dem, daß Gott die Wahrheit und er allein die Wahrheit ist. Beide handeln dann ferner von dem Gebiete des Endlichen, von der Natur und dem menschlichen Geiste, deren Beziehung aufeinander und auf Gott als auf ihre Wahrheit. Die Philosophie kann daher wohl eine Bekanntschaft mit ihren Gegenständen, ja sie muß eine solche, wie ohnehin ein Interesse an denselben voraussetzen, — schon darum, weil das Bewußtsein sich der Zeit nach Vorstellungen von Gegenständen früher als Begriffe von denselben macht, der denkende Geist sogar nur durchs Vorstellen hindurch und auf dasselbe sich wendend zum denkenden Erkennen und Begreifen fortgeht

 



 



    2018_04_18 Mantık Bilimi / Giriş § 1 ve sonrası Kavram mantığı

2018_04_18 Mantık Bilimi (Romantika)

Giriş/Einleitung

Giriş bölümü "Felsefi Bilimler Ansiklopedisi"nin bütünü içindir, yalnızca Mantık Bilimi için değil.

Hegel için felsefe "Edimsel Bilme" ya da "Bilim/Wissenschaft" olmalıdır. Ama felsefenin bir tarihi vardır, bir gelişim ya da oluş sürecine gereksinir ve bu süreçte felsefe hem var hem de yoktur, hem felsefedir hem de değildir. Örneğin Parmenides'in, Spinoza'nın, Kant'ın felsefeleri oluş sürecinin aşamaları oldukları düzeye dek henüz kavramına uygun felsefeye karşılık düşmezler. Hegel'in kendi felsefesi de eksiksiz olarak bilim değildir. Hegel'in felsefesini felsefe tarihinin önceki aşamalarından ayırdeden şey bilimin Kavramın kendi mantığının açınımı yoluyla kazanılabileceği düşüncesidir. Kavram mantığı konusu yöntem ve dizge konuları ile bağlantılıdır ya da kavramın kendi açınımı yöntemlidir ve dizgenin kuruluşuna götürür. Hegel kavramın devimi olarak kurgul yöntemin sorunsuz ve tam olduğunu, gerektiği gibi işlediğini düşünür. Ama kendi elinden çıkan ansiklopedik dizgenin yapısının henüz tamamlanmış olduğunu düşünmez ve yanlış bağıntılar kapsayabileceğinin ve doğallıkla eksik olduğunu bilincindedir. Bir yandan Ansiklopedik Dizgeyi kendi yaşamı sırasında sürekli olarak düzeltmiş, iyileştirmiş ve geliştirmiştir; öte yandan felsefenin görgül bilimler üzerine dayanması ölçüsünde Hegel Ansiklopedinin görgül bilimlerin o zamanki gelişim düzeyi tarafından sınırlandığını kabul eder.

Din ve Felsefe karşılaştırmasında Hegel her ikisinin de nesnesinin bir ve aynı olduğunu söyler. Aradaki ayrım gerçekliğe (Tanrıya) yaklaşmanın tarzıdır. Farabi aynı ilişkinin ussal çözümlemesini Hegel'den önce yapar ve "felsefe zamana göre dini önceler" ve "din felsefeye öykünmedir" (Platonik "mimesis" gibi) der. Tasarımsal düşünme Logosu, Usu, genel olarak Sonsuzu düşünemez, çünkü tasarımsal düşünme yolu kendi özsel diyalektiğinin bilincinde olmayan sonlu, resimsel ve tekillerde dışsal olarak ilerleyen düşünme yoludur.

Klasik felsefe için bilim ya da bilgi olanaklıdır; görgücülük-kuşkuculuk için (örneğin Hume ve Kant için) olanaksızdır. Normal olarak, felsefeciler bu ayrımı dikkate almazlar ya da ayrımsamazlar ve giderek Kant'ın bilimi Hume'un görgücülüğünün yok edici vargısından kurtardığını da ileri sürerler. Bu saçmadır. Kant da felsefesinde kendini bilinç düzlemine, görüngü ve deneyim alanına sınırlar, diyalektiği usun zayıflığı olarak görür, ve nesnel gerçekliği, bilimin asıl konusunu insanın bilme yetisinin ötesinde yatan bilinemez bir alan olarak görür. Bunlar tümü de kavramsız, yöntemsiz, tanıtlanmamış sayıltılardır. Kuşkucular ve görgücüler bütününde felsefe tarihini dikkate almazlar, ondan nasıl etiklendiklerinin bilincinde değildirler ve "kişisel felsefeler" üretirler.

Görgül bilim de evrenseller ile, kavramlar ile ilgili olmasına karşın onları deneyimden türetilmiş tasarımlar ya da soyut düşünceler (genellemeler ya da tümevarımlar) olarak alır ve gerçek doğaları konusunda bilgisizdir.

Felsefede "zorunluk" tanıtlamanın sonucudur ya da bir kavramın tanıtlaması onun dizgedeki bağıntıları içinde çıkarsanmasıdır. Burada zorunluk aynı zamanda varlığın gösterilmesi ya da tanıtlanması ile ilgilidir.

 

Hegel’s Philosophy of Nature and the Contemporary Philosophy of Science
by Aziz Yardımlı

Matter and Force
From Place and Motion, Hegel passes to Matter. It is also the unity of Space and Time, that is, it is also Place and Motion. Matter includes Space and Time as moments; this implies that it too is quantitative. It can not be without Space and Time. They are not three different physical entities, sitting in different places. They are not externally juxtaposed to one another. They are one single ‘compact’ reality.

“The unit of mass will be taken as one of the three fundamental units.” The other units are those of Time and Space. When writing about a universal system of units in 1873, Maxwell describes the relations between what he sees as the three fundamental concepts of nature, and says that “we may deduce the unit of mass in this way from those of length and time already defined.” (A Treatise of Electricity and Magnetism, I, p. 4, 5.) Here we have an exact replication of Hegel’s deduction of Matter from the concepts of Space and Time. The mass is not matter as such but measured or quantifed matter, just as what Maxwell calls ‘length’ and ‘time’ are also determinate space and time. But mere quantity does not effect the fact that Maxwell, probably unaware of Hegel’s Philosophy of Nature, confrms empirically what Hegel deduced some time ago conceptually: Matter is Space and Time.

Matter is continuous or One, because as being-for-self, in its other it is related only to itself. It is Plenum – pure fullness, without distinction, division or discontinuity. Plenum is the force of attraction, and the attraction, taken by itself without its opposite, would result in the point of singularity or nothingness of the big-bang theory. It is an absurdity. But attraction is, dialectically, repulsion. And mere repulsion would have made the universe disintegrated into mere Vacuum. Matter is the unity of the force of attraction and force of repulsion, or of the continuity and discreteness, or of Plenum and Vacuum. So Matter is Gravity since Gravity is not mere attraction but both attraction and repulsion.

Devim kendi kavramı ile uyum içinde kıpısal olarak düşünüldüğünde "noktasal cismin noktasal uzayda ve noktasal zamanda olması ve olmaması" olarak çelişkidir. Analitik düşünce çelişkiden kurtulmaya ve bu karşıtlığı terimlerine ayırmaya çalıştığı zaman devim kavramının kendisini ve dolayısıyla devimin realitesini ortadan kaldırır. Bir zaman kıpısında (an) uzaysal bir noktada olmak dinginliktir. Olmamak ise hiçbirşeydir.

Analiz karşıtları özdeşlere ayırarak başlar ve böylece gerçekte sentezden yola çıkar. Analitik düşünce sentetik de olduğunun bilincinde olmayan çocuksu düşüncedir. Böyle zayıf düşünme yollarının düzgün ve dürüst düşünme yoluna girmeleri neredeyse olanaksızdır. Normal düşünme için analiz ve sentezin birliğini kavramamak olanaksızdır. Ve sonluyu dışlayan sonsuzun sonlu tarafından sınırlandığını ve dolayısıyla sonlu olduğunu düşünememek de olanaksızdır. Analitik düşünme zorunlu olarak Diyalektiğe götürür.

Some forms of energy (that an object or system can have as a measurable property) (W)
Type of energy Description
Mechanical the sum of macroscopic translational and rotational kinetic and potential energies
Electric potential energy due to or stored in electric fields
Magnetic potential energy due to or stored in magnetic fields
Gravitational potential energy due to or stored in gravitational fields
Chemical potential energy due to chemical bonds
Ionization potential energy that binds an electron to its atom or molecule
Nuclear potential energy that binds nucleons to form the atomic nucleus (and nuclear reactions)
Chromodynamic potential energy that binds quarks to form hadrons
Elastic potential energy due to the deformation of a material (or its container) exhibiting a restorative force
Mechanical wave kinetic and potential energy in an elastic material due to a propagated deformational wave
Sound wave kinetic and potential energy in a fluid due to a sound propagated wave (a particular form of mechanical wave)
Radiant potential energy stored in the fields of propagated by electromagnetic radiation, including light
Rest potential energy due to an object's rest mass
Thermal kinetic energy of the microscopic motion of particles, a form of disordered equivalent of mechanical energy
 

Tüm ölçü birimleri yalnızca uzay, zaman ve özdek (kütle) kategorilerinin bağıntıları tarafından belirlenir. Uzay-zaman "boyutu" uydurma bir terimdir çünkü özdeği soyutlar. Tüm evren uzay-zaman-özdek kavramlarının daha öte belirlenimlerinden oluşur.

Kütle kuvvet ile ayrılamayan bir kategoridir çünkü kütlenin olanağı çekme ve itme kuvvetlerinin birliğine bağlıdır. Çekme kuvveti kendinde itme kuvvetidir, çünkü itme olmaksızın çekmeden söz etmenin bir anlamı ve gereği yoktur. Çekme itmeye karşıt olan kuvvettir ya da bir ve aynı kuvvet kendini çekme ve itme kuvveti olarak anlatır. Çekme kütlenin birliğinden ve itme kütlenin çokluğundan sorumludur. Çekme birlik ve süreklilik ile ve itme bölünme ve süreksizlik ya da kesiklilik ile ilgilidir. Kütlenin sonsuza bölünebilirliği görünürde içerdiği kuvvetin (itme kuvvetinin) sonsuzluğunu imler, Ama kütle sonludur. Burada kuvvet elektronlar ve protonlar ve nötronlar arasında varolduğu söylenen hipotetik "stanadart model kuvvetleri" değil, ama özdeğin kendisinin doğasına özünlü gerçek kuvvettir ve bu onu çekme ve itme bileşenlerinden ayırdetmek için yerçekimi kuvveti olarak adlandırılır. Yerçekimi kuvveti olanaklı biricik kuvvettir.

Uzay-zaman özdeği dışlayarak alındığı zaman özdeksiz uzay ve özdeksiz zaman soyutlamalarına varlık yüklenir. Gerçekte uzay ve zaman her ikisi de özdekten ayrı değildir soyut uzay-zaman ikilisi yerine somut uzay-zama-özdek üçlüsü kavramın gerçek doğasını anlatır. Özdek ve uzay birlikte plenum olarak anlatıldığında yine bir soyutlama vardır ve bu yapay birlik devimi ve dolayısıyla zamanı engeller. Yine salt vakum devim ile ilgisiz bir soyutlamadır. Devim plenumu olduğu gibi vakumu da gerektirir, ya da plenum ve vakum gerçekte bir ve aynı şeydir çünkü plenum vakumdadır. Zamanda plenumun ve vakumun birliği ya da doluluğun ve boşluğun birliği devimin olanağıdır. Bu mantık bütün bir evrenin plenum ve vakumun zamansal birliği olduğu çıkarsamasına götürür. Tüm elektromanyetik fenomen plenum ve vakumun birliği koşulunda olanaklıdır ve yerçekimi kuvvetinin kendisi plenum ve vakum kavramlarının birliği koşulu üzerine olanaklıdır. Plenum çekme ve vakum item momenti ile ilgilidir.

Plenum saltık katılık iken, vakum esnekliğin olanağıdır.

Bölünemez "atom" kavramı çelişkilidir, çünkü kütle ya da boyut kapsadığı düzeye dek bölünebilirdir.

Aynı "yükü" taşıyan kütle parçacıkları arasındaki ilişki yerçekimi kuvvetinin itme momenti tarafından sağlanır.

Özdeğin varlığının olanağı olan yerçekimi kuvveti aynı zamanda külteye özünlü olan enerjnin olanağıdır ve kütle kendinde belirli bir enerji niceliği olarak varolur. Quantum mekaniğinde irdelenen hipotetik parçacıklar belirli kütle yoğunlaşmalarıdır ve bu parçacıkların sağın oranları ve bağıntıları quantum mekaniğinin çözmesi gereken başlıca problemdir. (String kuramının tek-boyutlu string hipotezi kütleyi doğrulayamaz.)

Yerçekimi kuvveti uzaktan eylem ya da uzaktan etki değildir, çünkü saltık vakum denebilecek soyut bir ortam herhangi bir iletimi ve iletişimi olanaksız kılar.

Dalga devimi olarak kabul edilen mekanik süreçler ancak dalga devimine olanak tanıyacak bir ortamda olanaklıdır. Ether ya da alan ya da adı ne olursa olsun herhangi bir taşıyıcı ortam olmaksızın dalga olanaksızdır.

"Yerçekimi dalgası" terimi yerçekimi kavramına aykırıdır, çünkü tüm dalgalar yerçekimi kuvvetinin kendisinin işlevleridir. Diyebiliriz ki evrendeki her parçacık sonsuz uzaklıktaki başka her parçacık ile sonsuzluktan bu yana sürmekte olan yerçekimi ilişkisi içindedir, çünkü sonsuz zaman içinde henüz hedefine erişmemiş bir etki olamaz. Bir elektromanyetik dalganın başlamasına andırımlı bir yolda bir "yerçekimi dalgası" gibi birşeyin başlangıcı olamaz. Gerçekte yerçekimi kuvveti durumunda bir "başlangıç"tan söz etmek özdek için bir "başlangıç"tan söz etmek ile birdir.


Named SI derived units[5]:3 (W)
Name1 Symbol Quantity In other SI units In SI base units
radian2 rad angle (m⋅m−1)
steradian2 sr solid angle (m2⋅m−2)
hertz Hz frequency s−1
newton N force, weight kg⋅m⋅s−2
pascal Pa pressure, stress N/m2 kg⋅m−1⋅s−2
joule J energy, work, heat N⋅m kg⋅m2⋅s−2
watt W power, radiant flux J/s kg⋅m2⋅s−3
coulomb C electric charge or quantity of electricity s⋅A
volt V voltage (electrical potential), emf W/A kg⋅m2⋅s−3⋅A−1
farad F capacitance C/V kg−1⋅m−2⋅s4⋅A2
ohm Ω resistance, impedance, reactance V/A kg⋅m2⋅s−3⋅A−2
siemens S electrical conductance Ω−1 kg−1⋅m−2⋅s3⋅A2
weber Wb magnetic flux V⋅s kg⋅m2⋅s−2⋅A−1
tesla T magnetic flux density Wb/m2 kg⋅s−2⋅A−1
henry H inductance Wb/A kg⋅m2⋅s−2⋅A−2
degree Celsius °C temperature relative to 273.15 K K
lumen lm luminous flux cd⋅sr cd
lux lx illuminance lm/m2 m−2⋅cd
becquerel Bq radioactivity (decays per unit time) s−1
gray Gy absorbed dose (of ionizing radiation) J/kg m2⋅s−2
sievert Sv equivalent dose (of ionizing radiation) J/kg m2⋅s−2
katal kat catalytic activity mol⋅s−1
Notes
1. The table is ordered so that derived units are listed after the units that define them.
2. The radian and steradian are defined as dimensionless derived units.

 



 

 

 
      2009_01_09 VARLIKTAN ÖZE GEÇİŞ.mp3  
      2009_01_16 USUN YAPILANIŞI 1.mp3  
      2009_01_16 USUN YAPILANIŞI 2.mp3  
      2009 01 23 MB 1.mp3  
      2009 01 23 MB 2.mp3  
      2009 01 30 MB ÖZ 2.mp3  
        
      2009 02 06 EDİMSELLİK 1.mp3  
      2009 02 06 EDİMSELLİK 2.mp3  
      2009 02 13 ÖZ (GÖRÜNÜŞ/SCHEIN) 1.mp3  
      2009 02 13 ÖZ (GÖRÜNÜŞ/SCHEIN) 2.mp3  
 
      2009_01_03_ÖZ_MANTIĞI_1.mp3  
      2009_02_20_1_ÖZ.mp3  
      2009_02_20_2_ÖZ.mp3  
      2009_02_27_1_ÖZ_GÖRÜNÜŞ.mp3  
      2009_02_27_2_ÖZ_GÖRÜNÜŞ.mp3  
      2009_03_06_1_ÖZ_YANSIMA.mp3  
      2009_03_13_MANTIK_BİLİMİ_NESNEL_DÜŞÜNCE.mp3  
      2009_03_20_1_MB.mp3  
      2009_03_20_2_MB.mp3  
      2009_03_22_MANTIK_BİLİMİ (BÜTÜNSEL).mp3  
      2009_03_27_KAVRAM-1.mp3  
      2009_03_27_KAVRAM-2_DEFNE_TEMELDEN_İLERLEME.mp3  
      2009_03_27_KAVRAM-3.mp3  
      2009_03_27_KAVRAM-4.mp3  
      2009_03_27_KAVRAM-5.mp3  
   
      2009_04_03_KAVRAM-6.mp3  
      2009_04_03_KAVRAM-7.mp3  
      2009_04_10_MB_EVRENSEL_1.mp3  
      2009_04_10_MB_EVRENSEL_2.mp3  
      2009_04_10_MB_GÖRÜNGÜ_2.mp3  
      2009_04_17_MB_OLUMSAL_2.mp3  
      2009_04_24_MB_ÖZ_OLANAK_1.mp3  
      2009_04_24_MB_ÖZ_OLANAK_2.mp3  
   
      2009_05_01_MB_EDİMSELLİK_1.mp3  
      2009_05_01_MB_EDİMSELLİK_2.mp3  
      2009_05_08_MB_VAROLUŞ_1.mp3  
      2009_05_15_MB_VAROLUŞ_GÖRÜNGÜ_0.wav  
      2009_05_15_MB_VAROLUŞ_GÖRÜNGÜ_1.wav  
      2009_05_15_MB_VAROLUŞ_GÖRÜNGÜ_2.wav  
      2009_05_15_MB_VAROLUŞ_GÖRÜNGÜ_3.wav  
      2009_05_15_MB_VAROLUŞ_GÖRÜNGÜ_4.wav  
      2009_05_22_MB_VAROLUŞ_GÖRÜNGÜ_1.mp3  
      2009_05_22_MB_VAROLUŞ_GÖRÜNGÜ_2.mp3  
   
      2009_06_05_MOMENT_1.mp3  
      2009_06_05_ÖZ_2.mp3  
      2009_06_05_ÖZ_AYRIM_3.mp3  
      2009_06_12_yargi_1.mp3  
      2009_06_12_yargi_2.mp3  
      2009_06_19_yargi_1.mp3  
      2009_06_19_yargi_2.mp3  
      2009_06_26_yargi_1.mp3  
      2009_06_26_yargi_2.mp3  
      2009_06_26_yargi_3.mp3  
   
      2009_07_03_yargi_1.wav  
      2009_07_03_yargi_2.wav  
      2009_07_03_yargi_3.wav  
      2009_07_10_yargi_1.mp3  
      2009_07_10_yargi_2.mp3  
      2009_07_17_yargi_1.mp3  
      2009_07_17_yargi_2.mp3  
      2009_07_24_yargi_1.mp3  
      2009_07_24_yargi_2.mp3  
      2009_07_31_MB_yargi_1.mp3  
      2009_07_31_MB_yargi_2.mp3  
   
      2009_08_07_yargi_1.mp3  
      2009_08_07_yargi_2.mp3  
      2009_08_14_yargi.mp3  
      2009_08_21_ÜLGEN_BURHAN_AZİZ_YÖNTEM_DİZGE_BİLGİ_1.mp3  
      2009_08_21_ÜLGEN_BURHAN_AZİZ_YÖNTEM_DİZGE_BİLGİ_3.mp3  
      2009_08_28_yargi_1.mp3  
      2009_08_28_yargi_2.mp3  
   
      2009_09_04_1_TASIM.mp3  
      2009_09_04_2_TASIM.mp3  
      2009_09_11_1_yargi.mp3  
      2009_09_18_2_TASIM.mp3  
      2009_09_18_2_TASIM.mp3  
      2009_09_18_3_TASIM.mp3  
      2009_09_25_1_TASIM.mp3  
      2009_09_25_2_TASIM.mp3  
   
      2009_10_02_1_MB_TASIM.mp3  
      2009_10_02_2_mb_tasim.mp3  
      2009_10_23_1_MB_NESNE.mp3  
      2009_10_23_2_MB_NESNE.mp3  
      2009_10_30_MB_NESNE_2.mp3  
   
      2009_11_06_MB_ÖZET_0.mp3  
      2009_11_06_MB_ÖZET_1.mp3  
      2009_11_06_MB_ÖZET_2.mp3  
      2009_11_13_MB_NESNE_1.mp3  
  2009_11_13_MB_NESNE_2.mp3  
   
      2009_12_18_MB_NESNE_TASIM.wma  
      2009_12_25_MB_NESNE_ÖZEK.wma  
     
      2010_01_08_LOGOS_VE_KOZMOZ_ÖPÜŞÜR_EREKSELLİK.wma  
      2010_01_22_1_MB_EREK.wma  
      2010_01_22_2_MB_EREK.wma  
      2010_01_29_01_MB_EREKSELLİK.wma  
   
      2010_02_05_MB_R_1_EREK_İDEA.wma  
      2010_02_05_MB_2_EREK_İDEA.wma  
      2010_02_12_A_MB_EREK_İDEA.wma  
      2010_02_12_B_MB_EREK_İDEA.wma  
      2010_02_19_MB_İDEA_2.wma  
      2010_02_26_MB_2_YAŞAM_İDEASI.wma  
   
      2010_03_05_YAŞAM_İDEASI_1.wma  
      2010_03_05_YAŞAM_İDEASI_2.wma  
      2010_03_12_MB_YAŞAM İDEASI_1.wma  
      2010_03_12_MB_YAŞAM İDEASI_2.wma  
      2010_03_19_MB_YAŞAM İDEASI_1.wma  
      2010_03_19_MB_YAŞAM İDEASI_2.wma  
      2010_03_26_MB_BİLGİ_İDEASI_1.wma  
      2010_03_26_MB_BİLGİ_İDEASI_2.wma  

 

      RÖNESANS II (25 KAYIT)  
      2010_01_17_MB_R_1.wma (1)
      2010_01_17_MB_R_2.wma  
      2010_02_08_MB_R_0.wma  
      2010_02_08_MB_R_1.wma  
      2010_02_08_MB_R_2.wma  
      2010_02_15_A_MB_RÖNESANS_GİRİŞ.wma  
      2010_02_15_B_MB_RÖNESANS_GİRİŞ.wma  
      2010_02_15_C_MB_RÖNESANS_GİRİŞ.wma  
      2010_02_22_MB_R_1.wma  
      2010_02_22_MB_R_2.wma  
      2010_03_01_MB_VARLIK.wma  
      2010_03_08_Rönesans_MB_GİRİŞ_1.wma  
      2010_03_08_Rönesans_MB_GİRİŞ_2.wma  
      2010_03_15_Rönesans_MB_GİRİŞ_1.wma  
      2010_03_15_Rönesans_MB_GİRİŞ_2.wma  
      2010_03_22_Rönesans_MB_GİRİŞ_1.wma  
      2010_03_22_Rönesans_MB_GİRİŞ_2.wma  
      2010_03_29_Rönesans_MB_GİRİŞ_1.wma  
      2010_03_29_Rönesans_MB_GİRİŞ_2.wma  
      2010_04_05_Rönesans_MB_Giriş_1.wma  
      2010_04_05_Rönesans_MB_Giriş_2.wma  
      2010_05_31_ronesans_Varlık_1.wma  
      2010_05_31_ronesans_Varlık_2.wma  
      2010_06_07_ronesans_Oluş_1.wma  
      2010_06_07_ronesans_Oluş_2.wma (25)





 

 


 
Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi / 2007-2014-2018